Ceza Hukukunda İfade ve Sorgu Nedir?
Ceza Muhakemesi Kanunu m.2 uyarınca;
İfade Alma, şüphelinin kolluk görevlileri veya Cumhuriyet savcısı tarafından soruşturma konusu suçla ilgili olarak dinlenmesidir. İfade alma işlemi soruşturma aşamasında kolluk ve Cumhuriyet Savcısı tarafından yapılmaktadır.
Sorgu, şüpheli veya sanığın hâkim veya mahkeme tarafından soruşturma veya kovuşturma konusu suçla ilgili olarak dinlenmesidir. Sorgu işlemi, soruşturma aşamasında sulh ceza hakimi tarafından, kovuşturma aşamasında ise mahkeme tarafından yapılmaktadır.
İfade ve Sorgu İşlemleri Nasıl Yapılır?
Şüphelinin veya sanığın ifadesinin alınmasında veya sorguya çekilmesinde şu hususlara uyulması gerekmektedir:,
- Şüpheli veya sanığın kimliği saptanır. Şüpheli veya sanık, kimliğine ilişkin soruları doğru olarak cevaplandırmakla yükümlüdür.
- Şüpheliye/Sanığa kendisine yüklenen suç anlatılır. Kişi ifade/sorgu işleminde hangi suçun üzerine atılı olduğunu bilme hakkına sahiptir.
- Müdafi(Avukat) seçme hakkının bulunduğu ve onun hukukî yardımından yararlanabileceği, müdafiin ifade veya sorgusunda hazır bulunabileceği, kendisine bildirilir. Müdafi seçecek durumda olmadığı ve bir müdafi yardımından faydalanmak istediği takdirde, kendisine baro tarafından bir müdafi görevlendirilir.
- Yakalanan kişinin yakınlarından istediğine yakalandığı derhâl bildirilmelidir.
- Kişiye susma hakkı hatırlatılır. Yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmamasının kanunî hakkı olduğu söylenir.
- Şüpheden kurtulması için somut delillerin toplanmasını isteyebileceği hatırlatılır ve kendisi aleyhine var olan şüphe nedenlerini ortadan kaldırmak ve lehine olan hususları ileri sürmek olanağı tanınır.
- İfade verenin veya sorguya çekilenin kişisel ve ekonomik durumu hakkında bilgi alınır.
- İfade ve sorgu işlemlerinin kaydında, teknik imkânlardan yararlanılır.
kanun hükmünden anlaşılacağı üzere ifade ve sorgu aşamasında kişinin birçok hakkı bulunmaktadır. İşlemi yapan birimin bu hakları süpheli/sanığa hatırlatması gerekmektedir. Kişinin susma hakkı, müdafi(avukat) yardımından faydalanması hakkı, yakınlarına haber verme hakkı, atılı suçu öğrenme hakkı, lehine delillerin toplanmasını isteme hakkı adil yargılanma ilkesinin bir gereğidir.
Susma Hakkı Nedir?
Susma hakkı, kişilerin kendilerini cezalandırılmalarına sebebiyet verecek açıklamalarda bulunmamaları yahut bu nitelikte sorulara cevap vermemeleri bakımından getirilmiş olan genel nitelikte bir bağışıklıktır. Diğer yandan susma hakkı, bir suç şüphesi altında bulunan kişinin, soruşturma ve kovuşturma aşamalarında, bu aşamaları yürütmekle yetkili/görevli kişi/makamlara kendisi aleyhine açıklamalarda bulunmak yahut sorulara cevap vermek, aleyhine olan delilleri muhakeme makamlarına vermek zorunda olmaması olarak anlaşılmaktadır. Bu anlamda susma hakkı, salt sözle yapılacak açıklama ve ifadelerde bulunmaya zorlanamama olarak değil, şüpheli/sanığın aleyhine olan belge yahut delilleri de kapsamına almaktadır.
Şüpheli ve sanığın susma hakkını kullanması, suçu kabul ettiği anlamına gelmez ve susma hakkının kullanılması şüpheli ve sanığın aleyhine “delil karinesi” veya “suçluluk karinesi” olarak kullanılamaz.
Çünkü susmanın sanık aleyhine delil olarak değerlendirilmesi adil yargılanma ve hukuk devleti ilkelerine aykırı olur. Bu bağlamda susma hakkının kullanılması “zımni itiraf” sayılması gerçeğe uymaz, zira başkasını ele vermemek için çeşitli sebeplerle susan şüpheli ve sanıklara rastlanmıştır. Şüpheli ve sanığın kendisini savunma yollarından birisi de susması olduğu için susma hakkı bir kural olarak kabul edilmelidir.
Susma hakkı, sadece kendisine karşı yürütülen ceza soruşturmalarında açıklamalarda bulunmama hakkı olarak değil, aynı zamanda şüpheli/sanığa karşı yöneltilen ve onun hakkında bir diğer adli, idari, hukuki soruşturma yapılmasına ve bunların ileride ceza muhakemesinde kullanılmasına sebebiyet verebilecek soruların cevaplanmaması hakkını kapsamaktadır.
Şüpheli veya Sanığın Delillerinin Toplanmasını İsteme Hakkı Nedir?
Şüpheli/sanığın soruşturma veya kovuşturma aşamasında delil gösterme ve bu delillerin toplanmasını isteme hakkı vardır. İfade verme veya sorgu işlemi sırasında şüpheli/sanığa şüpheden kurtulması için somut delillerin toplanmasını isteyebileceği hatırlatılır ve kendisi aleyhine var olan şüphe nedenlerini ortadan kaldırmak ve lehine olan hususları ileri sürmek olanağı tanınır.
Kişisel ve Ekonomik Durumunun Sorulması Nedir?
Şüpheli veya sanıga kişisel ve ekonomik durumu, ifade alma veya sorguya çekme işleminden önce kendilerine sorulmalıdır. Kişisel ve ekonomik duruma ilişkin verilen bilgiler, mahkeme tarafından kişiselleştirme kurumlarının uygulanmasında dikkate alınmaktadır.
Kişinin Müdafiden(Avukattan)/ Vekilden Yararlanma Hakkı Nedir?
Müdafiden yararlanma hakkı, adil yargılanma hakkının bir uzantısı olup suçlayan ile suçlanana tanınan yetkiler arasında denge sağlanmasının bir aracıdır. Zira kamu adına isnatta bulunan savcı, hukuk öğrenimi görmüş olup delil araştırma yetkisi ve gücü vardır. Hukuk bilgisi olmayan şüpheli ise, hukukçu iddia makamı karşısında güçsüz olduğundan bu dengesizlik müdafi aracılığıyla dengelenmeye çalışılır.
Şüpheli/sanık, ceza muhakemesi sürecinde hukuki bilgi ve tecrübesinden yararlanabileceği bir avukattan yardım alabilecektir. Nitekim, CMK’nın 149. maddesine göre, “şüpheli veya sanık, soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında bir veya birden fazla müdafiin yardımından yararlanabilir; kanunî temsilcisi varsa, o da şüpheliye veya sanığa müdafi seçebilir.”
Müdafi seçme hakkının bulunduğu ve onun hukukî yardımından yararlanabileceği, müdafiin ifade veya sorgusunda hazır bulunabileceği, şüpheli veya sanığa bildirilir. Müdafi seçecek durumda olmadığı ve bir müdafi (avukat) yardımından faydalanmak istediği takdirde kendisine baro tarafından bir müdafi görevlendirilir. Bununla birlikte şüpheli/sanık müdafiden yararlanma hakkını kullanmaktan vazgeçebilir. Ancak bu vazgeçme halinde dahi vazgeçmenin her türlü şüpheden uzak bir açıklıkta olması gerekir.
Müdafiden yararlanma hakkının çeşitli görünüm şekilleri vardır. Bunlar, müdafin çeşitli işlemlerde hazır bulunması, şüpheli/sanıkla görüşme ve yazışması, müdafiin dosyayı incelemesi ve dosyadan suret alması, müdafinin tebligat kabul etmesi ve kanun yollarına başvurmasıdır. İfade alma ve sorgu bakımından daha ziyade önem arz eden şüpheli/sanıkla görüşme ve yazışma, dosyayı inceleme ve dosyadan suret alma haklarıdır.
İfade alma ve sorguda müdafinin bulunması demek onun yapılan işlemlerin hukuki denetimini yapma amacına hizmet etmesi anlamına gelmektedir. Bu nedenle müdafi, ifade alma ve sorgu sırasında şüpheli/sanığın yanında bulunma, soru sorma, tüm yasal haklarını hatırlatma, ifade tespiti veya sorguya çekilme sırasında soru sorup tutanağa geçirilmesini isteme, şüphelinin haklarını korumaya yönelik müdahalelerde bulunma haklarına sahiptir.Belirtmek gerekir ki müdafi sadece hukukî yardımda bulunabilir, şüphelinin ifadesi alınırken şüpheliye sorulan soruya doğrudan cevap veremez, onun yerini aldığı izlenimi veren herhangi bir müdahalede bulunamaz. Hukukî yardım maddî olayı karartabilecek müdahalelerin yapılması anlamına gelmez. Müdafi şüpheliye bütün kanunî haklarını hatırlatabilir ve müdafiîn her türlü müdahalesi tutanağa geçirilir.
Eğer kolluk şüpheliye yönlendirici soru sorar veya şüphelinin beyanlarını değiştirerek tutanağa geçirmeye çalışırsa müdafi devreye girerek şüphelinin haklarını korumalıdır. Müdafi böyle bir durumda sorulan bir soruya karşı temsil ettiği kişi ile görüşmeyi talep edebilir, tartışmalı olduğunu düşündüğü bir konuda temsil ettiği kişiyi uyarabilir, onu ifade ve sorgu sırasında yönlendirebilir, sorulara itiraz edebilir ve hatta susma, yani sorulan tüm sorulara veya bir kısmına cevap vermemesini, yani şüpheliden veya sanıktan susma hakkını kullanmasını isteyebilir. Kısacası müdafi; şüpheli veya sanığın ifade hürriyeti ile maddi hakikate ulaşılmasını engellemeyecek şekilde ifade ve sorguda aktif rol alabilir ki, müdafiin ifadede ve sorguda bulunmasının amacı, bir gözlemci sıfatıyla nezarette bulunmak değil, haklarını korumak üzere şüpheliye veya sanığa hukuki yardımda bulunmaktır.
Müdafi hazır olmadan alınan emniyet ifadesi, hâkim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından kabul edilmedikçe delil değeri yoktur, hükme esas alınamaz.Teorik olarak, bu hüküm, şüphelinin müdafisiz olarak ifade vermemesini güvence altına almak istemektedir. Böylelikle, müdafi şüpheliye teknik savunma desteği vermenin yanı sıra şüpheli kollukta tek başına kalmanın yarattığı korkudan da arındırılacaktır.
Bu kuralın getirdiği delil yasağına aykırı bir şekilde kollukça müdafi hazır bulunmaksızın alınmış ve daha sonra mahkeme huzurunda sanık tarafından doğrulanmayan ifade üzerine hüküm kurulursa, bu hüküm kanuna aykırı bir delile dayandığından dolayı istinaf veya temyiz incelemesinde mutlak bozma sebebidir.Yargıtay Ceza Genel Kurulu da öğretide “mutlak delil yasağı” olarak da adlandırılan bu baskın görüşü paylaşmaktadır.Zira, yasak usuller ile elde edilen delile dayanılarak hüküm kurulamaz. Rıza ile verilmiş olsa da, yasak usullerle verilen ifadeler, kanunen delil sayılmamıştır
Tutanakta yer alması gerekenler nelerdir?
1.İfade alma veya sorguya çekme işleminin yapıldığı yer ve tarih,
2.İfade alma veya sorguya çekme sırasında hazır bulunan kişilerin isim ve sıfatları ile ifade veren veya sorguya çekilen kişinin açık kimliği,
3.İfade almanın veya sorgunun yapılmasında yukarıdaki işlemlerin yerine getirilip getirilmediği, bu işlemler yerine getirilmemiş ise nedenleri,
4.Tutanak içeriğinin ifade veren veya sorguya çekilen ile hazır olan müdafi tarafından okunduğu ve imzalarının alındığı,
5.İmzadan çekinme hâlinde bunun nedenleri.
Şüphelinin ve sanığın beyanı özgür iradesine dayanmalıdır. Bunu engelleyici nitelikte kötü davranma, işkence, ilâç verme, yorma, aldatma, cebir veya tehditte bulunma, bazı araçları kullanma gibi bedensel veya ruhsal müdahaleler yapılamaz. Kanuna aykırı bir yarar vaat edilemez. Yasak usullerle elde edilen ifadeler rıza ile verilmiş olsa da delil olarak değerlendirilemez.
Müdafi hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifade, hâkim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz. Şüphelinin aynı olayla ilgili olarak yeniden ifadesinin alınması ihtiyacı ortaya çıktığında, bu işlem ancak Cumhuriyet savcısı tarafından yapılabilir.
Şüphelinin İfadeye/Sorguya Çağrılması ve Zorla Getirme Nedir?
İfadesi alınacak veya sorgusu yapılacak kişi bu işleme davetiye ile çağrılmaktadır. Çağrıda çağrılma nedeni açıkça belirtilir ve gelmezse zorla getirileceği yazılır. Bu çağrıya aykırı olarak ifade/sorgu işlemine iştirak etmeyen şüpheli/sanık hakkında zorla getirme kararı verilebilmektedir.
Zorla getirme kararı ile çağrılan şüpheli veya sanık derhal, olanak bulunmadığında yol süresi hariç en geç yirmidört saat içinde çağıran hâkimin, mahkemenin veya Cumhuriyet savcısının önüne götürülür ve sorguya çekilir veya ifadesi alınır.
Zorla getirme, bunun için haklı görülecek bir zamanda başlar ve hâkim, mahkeme veya Cumhuriyet savcısı tarafından, sorguya çekilmenin veya ifade almanın sonuna kadar devam eder.
Ayrıca, çağrıya rağmen gelmeyen tanık, bilirkişi, mağdur ve şikâyetçi ile ilgili olarak da zorla getirme kararı verilebilmektedir.
İfade ve Sorguda Yasak Usuller Nelerdir?
Şüphelinin ve sanığın beyanı özgür iradesine dayanmalıdır. Bunu engelleyici nitelikte kötü davranma, işkence, ilâç verme, yorma, aldatma, cebir veya tehditte bulunma, bazı araçları kullanma gibi bedensel veya ruhsal müdahaleler yapılamaz. Kişiye kanuna aykırı bir yarar vaat edilemez.
Yasak usullerle alınan ifade/sorgu tutanakları rıza ile verilmiş olsa dahi delil olarak değerlendirilemez.
Müdafi hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifade, hâkim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz. Bu durum ceza muhakemesinde ifade/sorgu aşamasında müdafi(avukat) bulundurulmasının son derece önemli olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Çünkü, şüpheli/sanık kollukta, avukatı olmaksızın verdiği ifadeyi hakim veya mahkeme önünde doğrulamadıkça bu ifade hükme esas alınamayacaktır. İfade aşamasında avukatı yanında bulunmayan şüpheli polise suç itirafında bulunmuş olsa dahi bu ifadesini mahkeme önünde doğrulamazsa, bu ifade hakkında hüküm kurulmasında dikkate alınamayacaktır.
Şüphelinin aynı olayla ilgili olarak yeniden ifadesinin alınması ihtiyacı ortaya çıktığında, bu işlem ancak Cumhuriyet savcısı tarafından yapılabilir.
Hukuka Aykırı Delillerin Uzak Etkisi Nedir?
Doktrinde ve uygulamada tartışmalı olan bir diğer konu hukuka aykırı bir delile bağlı olarak elde edilen başka bir delilin değerlendirmeye esas alınıp alınamayacağıdır. Örneğin kişi ifade vermesi esnasında işkenceye maruz kaldığı için suç aletinin yerini söylemiş ve bu suç aletinin incelenmesiyle yeni deliller elde edilmişse bu delillerin değerlendirilebilip değerlendirilemeyeceği sorunu ortaya çıkmaktadır. Hukuk sistemimizde bu durum “zehirli ağacın meyvesi” olarak adlandırılmış, zehirli ağacın meyvesi de zehirlidir denilerek hükme esas alınmasının önüne geçilmiştir.
Hukukumuzda, Yargıtay bu tip durumlarda somut olayın gereğine uygun şekilde karar verilmesi gerektiğini uygun görmüştür.
“Ceza Hukukunda İfade ve Sorgu Nedir?” üzerine 5 yorum