Doktor Hatası (Malpraktis) Tazminat Davası Nedir?

//

Av.Haşim KARTAL

Doktor Hatası (Malpraktis) Tazminat Davası Nedir?


Malpraktis olarak adlandırılan doktor hatası davası, doktorun veya poliklinik, hastane vb. sağlık kuruluşlarının bilgisizliği, deneyimsizliği veya ilgisizliği nedeniyle yanlış teşhis, hatalı tedavi veya eksik bakım hizmeti neticesinde hastanın zarar görmesi olarak tanımlanabilir.

Hekim ve ilgili sağlık kuruluşu tarafından kusur bulunan hallerde ise cezai ve hukuki sorumluluk doğacaktır.

Tıbbi hata türleri; ilaç hataları, cerrahi hatalar, tanı koyma hataları, sistem yetersizliği hataları ve diğer hatalar olarak sınıflandırılabilir.

Hangi Hatalar Doktor Hatası Olarak Değerlendirilir?


● Teşhis; Teşhis aşamasında, kişinin hastalığının yanlış teşhis edilmesi, hastalığı olan birine hiç hasta olmadığı tespitinin yapılması yahut aksine hasta olmayan birine hasta olduğu yönünde teşhis konulması tazminat sorumluluğu doğuran hallerdir. Bu durumlarda hasta yönünden maddi ve manevi tazminat alacağı söz konusudur.

● Tedavi; Tedavi aşamasında, teşhisi doğru yapılmış hastaya uygulanacak tedavi yöntemlerinin yanlış seçimi yahut seçimi doğru olan tedavinin yanlış uygulanması söz konusu olabilir. Örneğin ameliyat sırasında iç organlara zarar verilmesi yahut hiç gerekmediği halde ameliyat yapılması hallerinde tazminat sorumluluğu doğabilir.

● Stabilizasyon(Tedavi Sonrası Süreç); Hastanın tedavisi tamamlandıktan sonra, vücut fonksiyonlarının aynı düzeyde seyretmesi gerekir. Örneğin ameliyat tamamlandıktan sonra, hastanın bir süre gözlem altında tutularak tedavinin kalıcılığı sağlanmalıdır. Bu kapsamda, ameliyatı tamamlanan hasta derhal taburcu edilirse ve bu nedenle sağlığı bozulursa yine tazminat sorumluluğu doğacaktır.

● Hastane Organizasyonu; Tedavi aşamalarından farklı olarak, tedavi sürecinin ilerletildiği hastane organizasyonunda da hatalar söz konusu olabilir. Örneğin tıbbi uygulama için yeterli personeli bulunmayan, barınma/ısınma ihtiyaçlarını yeterince karşılamayan şartlar nedeniyle bedensel zararın doğması halinde yine tazminat yükümlülüğü gündeme gelecektir.

Doktor ihmali ise doktorun özensiz davranarak yapması gereken bir müdahaleyi yapmaması, yahut yapmaması gereken bir müdahalede bulunmasıdır. Örneğin ameliyat sonunda hastanın bedeninde çeşitli ameliyat aletlerinin unutulması, ilaç verilmesi gereken hastaya ilaç verilmesinin unutulması, acile gelen yaralı hastaya ilk müdahalenin geç yapılması hallerinde doktor ihmalinden bahsedilebilir. Bu durumlarda da yine aynı şekilde maddi ve manevi tazminat sorumluluğu doğar.

Yüksek mahkeme içtihatları ışığında tıbbi uygulama hataları:

  • -Operasyon sırasında fıtık olan disklere hiç müdahale edilmemesi,
  • -Yeterli sıcaklığın sağlanmayarak hastalığın artmasına neden olunması,
  • -Tedavi sürecinin gereğinden fazla uzatılması,
  • -Hastane yemeklerinin hastaya uygun olmaması yahut zehirleyici nitelikte olması,
  • -Ruh sağlığı bozuk olan kimsenin intihar etmesine engel olunmaması,
  • -Hastanın tedavi hakkında yeterince bilgilendirilmemesi,
  • -Tedavi ekipmanlarının yetersiz kalması,

Malpraktis Davasında Doktorun sorumluluğu nedir?


Malpraktis nedir sorusuyla ilgili olarak değerlendirilmesi gereken bir diğer husus da doktorun sorumluluğu konusudur.

Hukuksal olarak hekim sorumluluğundan söz edilebilmek için:

  • Doktorun eyleminin yasalara aykırı olması,
  • Bir zararın ortaya çıkması,
  • Bu zararın hekimin hatasına bağlı olması ve
  • Zararla kusur arasında sebep-sonuç ilişkisinin bulunması gerekir.
  • Buna bağlı olarak, TCK’da suç olarak tarif edilen eylemler ceza davalarının, haksız fiil sonucu gelişen zararlarda tazminat davalarının konusunu oluşturmaktadır.

Bir tıbbi müdahalenin hukuka uygun olabilmesi için kanunen izin verilmiş bir uygulama olması, müdahalenin hukuken yetkili bir kişi tarafından yapması, uygulamanın belli amaçlara yönelik olması, müdahalenin tıp bilimince kabul görmüş olması, kurallara uygun olarak yapılması ve hastanın müdahaleye rıza göstermesi gerekir.

Malpraktis Halinde Doktorun Cezai Sorumluluğu Var Mıdır?


Suç kasten veya taksirli bir hareket ile işlenen hukuka aykırı bir fiildir. Doktorun hatalı uygulaması, mağdura yani hastaya karşı taksirli veya kasıtlı bir hareketle işlendiğinde suç teşkil etmektedir.

Tazminat sorumlusu doktorun suç teşkil eden fiili neticesinde yaralanma meydan gelmişse taksirle yaralama suçu, ölüm meydana gelmişse taksirle ölüme neden olma suçu işlenmiş olur. Bu durumda ceza hukukuna göre doktorun cezai sorumluluğu doğmaktadır

Maddi Tazminat Davası Nedir?


Doktor, sağlık çalışanı veya hastanenin hatası sonucunda ölüm veya bedensel zararlar meydana gelmesi halinde, ilgisine göre doktora veya hastaneye karşı maddi tazminat davası açılabilmektedir.

Eğer yapılan hata sonucu hastanın ölümüne sebebiyet verilmişse, cenaze masrafları, ölümün meydana gelmesine kadarki süreçteki tedavi masrafları ile bu sürede çalışamamaktan kaynaklanan zararlar talep edilebilir. Ölenin yakınları, kendileri için destek sayılan yakınlarını kaybettikleri gerekçesiyle destekten yoksun kalma tazminatı talep edebilirler. En çok ölen kişinin anne-babası, eşi veya çocukları tarafından talep edilmektedir.

Eğer yapılan hata sonucu hastada bedensel zarar meydana gelmişse, tedavi masrafları, tedavi süresince çalışamamaktan doğan kazanç kayıpları çalışma gücünün kaybı ve ekonomik geleceği sarsılmasından doğan zararlar maddi tazminat davası ile talep edilebilir.

Maddi tazminat davalarında mahkemece hükmedilecek tazminatın miktarı, yapılacak bilirkişi incelemesi sonrası, bilirkişi raporlarına göre karar verilecektir.

Maddi tazminat davaları haksız fiil sorumluluğuna, sözleşme sorumluluğuna ve vekaletsiz iş görme nedeniyle sorumluluğa dayandırılabilir. Bu sorumluluk türlerinden hangisine dayanılacağı, hatalı tıbbi işlemde bulunan sağlık çalışanının özel bir hastanede mi yoksa bir devlet hastanesinde mi veya bağımsız bir şekilde mi çalıştığına göre değişkenlik gösterir.

Yine hastanın doktoru kendisinin mi yoksa hastanenin mi seçtiği; hastaya bilinci kapalıyken mi müdahalede bulunulduğu da sorumluluk sebebinin belirlenmesinde etkilidir.

Hastanın vücut bütünlüğüne yönelik tüm müdahalelerde, doktorun veya sağlık personelinin aradaki sözleşmeye aykırı her davranışı aynı zamanda haksız fiil de teşkil eder. Her iki sorumluluk sebebine de dayanılması mümkündür. Çünkü TBK madde 60 gereği, bir kişinin sorumluluğu birden fazla sebebe dayandırılabiliyorsa, zarar gören aksini istemiş olmadıkça zarar görene en iyi giderim imkânı sağlayan sorumluluk sebebine göre tazminata karar verilir.

Maddi tazminat davalarında sorumluluk ister haksız fiil ister sözleşmeden kaynaklansın kusura dayalı bir sorumluluktur. İkisi arasındaki fark kusuru kimin ispat edeceği yönünden farklılık gösterir. Haksız fiile dayandırılan tazminat davalarında zarara uğradığını iddia eden kişi karşı tarafın(doktor ya da hastanenin) kusurunu ve uğradığı zararı ispatla yükümlüdür.

Sözleşmeye aykırılık nedeniyle açılan tazminat davalarında ise, sözleşmeye aykırı davranan taraf(doktor veya hastane) kusursuzluğunu ispatla yükümlüdür.

Haksız fiil sorumluluğunun doğması için, hukuka aykırı haksız bir eylem, bu eylem sonucu ortaya çıkan somut bir zarar ve bu zararın ortaya çıkmasıyla eylem arasında uygun nedensellik bağının varlığı aranır. Zararın hesaplanmasında doktorun ve hastanın kusurları birlikte göz önünde bulundurulur, kusurun derecesi de tazminat miktarını etkiler.

Manevi Tazminat Davası Nedir?


Tıbbi hata nedeniyle kişinin ruhsal olarak yıpranması, acı çekmesi nedeniyle psikolojik zararlarının giderilmesi için manevi tazminat talep edilebilir. Özellikle kişinin bir uzvunu ya da yetisini kaybetmesi, doğum esnasında bebeğin kaybedilmesi gibi sonuçların ortaya çıkması halinde manevi tazminat talep edilmektedir.

TBK madde 56 gereği, ağır bedensel zarar veya ölüm halinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.

Manevi tazminat miktarı yargılama sonrasında hakim tarafından belirlenir.

Malpraktis Sebebiyle Açılan Tazminat Davası Kime Karşı Açılır?


Malpraktis sebebiyle açılacak tazminat davasında, davalı sıfatı bakımından, hatalı uygulamanın meydana geldiği kurumun kamu hastanesi veya özel hastane olmasına göre farklılık bulunmaktadır.

Kamu hastanelerinde meydana gelen yanlış tıbbi uygulamalar nedeniyle tazminat davaları doğrudan ilgili kamu kurumuna karşı açılabilir. Bu durumda devlet memuru statüsündeki doktor aleyhine doğrudan tazminat davası açılamaz. Ancak kamu kurumunun doktora rücu hakkı saklıdır.

Özel hastanelerde gerçekleşen hatalı tıbbi uygulamalar nedeniyle açılacak olan tazminat davasında ise, hem yanlış teşhis veya tedaviyi yapan doktora karşı, hem hastane işleticisine karşı, hem de doktorun hatasını sigortalayan sigorta şirketine karşı davanın birlikte açılması mümkündür.

Devlete veya diğer kamu tüzel kişiliklerine ait sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan hekimlerin hastalara vermiş olduğu zarardan ise Devlet sorumludur. Eğer kusurdan dolayı bir zararın meydana geldiği sabit görülür ve tazminat ödenmesine karar verilirse ödeme Devlet tarafından yapılır ama ilgili hekime rücu edilmesi söz konusu olur.

Doktor Hatasından Kaynaklanan Tam Yargı Davası Nerede Açılır?


Doktor hatası nedeniyle açılan tam yargı davaları idare mahkemelerinde görülmektedir. Yetkili mahkeme ise idari eylemin(yanlış tıbbi uygulamanın) yapıldığı yerdeki idare mahkemesidir.

Doktor Hatasından Kaynaklanan Tam Yargı Davası Süreye Tabi Midir?


Tam yargı davası açmak kural olarak 60 günlük süreye tabidir. Ancak bu 60 günlük sürenin işlemeye başlama anı farklı ihtimallere göre belirlenir:

İdari Yargılama Usul Kanunu m.13 gereği, idari eylemler nedeniyle tam yargı davası açılabilmesi için öncelikle zarara sebebiyet veren idareye başvuruda bulunulması gerekir. Yapılacak başvuru ile zararın tazmin edilmesi talep edilir. Ancak idareye başvurmak için, hatalı uygulamanın öğrenildiği tarihten itibaren 1 yıl içerisinde ve herhalde en geç hatalı uygulamadan itibaren 5 yıl içerisinde başvuruda bulunulmalıdır. İdareye yapılan başvurudan sonra 3 ihtimal bulunur:

  • a. Şayet idareye yapılan başvuru, idarece yazılı olarak reddedilirse, reddedildiği günü takip eden gün, 60 günlük dava açma süresinin birinci günüdür.
  • b. İdareye yapılan başvuruya yazılı cevap verilir, ancak bu cevap “değerlendireceğiz, değerlendirme aşamasında, geri dönüş yapacağız” gibi kesin olmayan, erteleyici ifadeler içerirse; başvuru tarihinden itibaren 6 ay içerisinde dava açılabilir.
  • c. Başvuru tarihinden itibaren 60 gün içerisinde idarece hiçbir cevap verilmezse, 60. günü takip eden gün, dava açma süresi olan 60 günün ilk günüdür.

Görüleceği üzere, tam yargı davalarında dava açma süreci oldukça komplike ve takip edilmesi zorlayıcı bir süreçtir. Bu nedenle olası hak kayıplarının önüne geçmek ve başvuru sürecinin kaçırılmasını önlemek için alanında uzman bir erzincan idare hukuku avukatına başvurmak gerekir.

Doktor Hatası Nedeniyle Tazminat Zamanaşımı Süresi Nedir?


Tazminat talebinin dayandığı hukuki dayanağa göre zamanaşımı süreleri farklılık arz etmektedir.

Doktor ile hasta arasındaki hukuki ilişki vekalet sözleşmesine dayanıyorsa, bu durumda zamanaşımı süresi, zararın doğduğu tarihten itibaren 5 yıldır.

Doktor hatası nedeniyle talep edilecek tazminat eser sözleşmesinden kaynaklanıyorsa bu halde de zamanaşımı süresi 5 yıldır. Ancak bu durumda eğer ki hekimin kusuru ağır nitelikte ise zamanaşımı süresi 20 yıldır.

Tazminat talebi vekaletsiz iş görmeye dayanıyorsa, bu durumda zamanaşımı süresi 10 yıldır.

Eğer ki tazminat talebi haksız fiilden kaynaklanıyorsa, hastanın zararı öğrendiği tarihten itibaren 2 yıl ve herhalde haksız fiilin işlendiği tarihten itibaren 10 yıl içerisinde tazminat davasının açılması gerekmektedir. Ancak haksız fiil ayrıca suç teşkil ediyorsa ve Türk Ceza Kanunu bu suç için belirtilen zamanaşımı sürelerinden daha fazla bir zamanaşımı süresi öngörüyorsa, bu durumda Türk Ceza Kanunu’nda öngörülen zamanaşımı süreleri göz önüne alınacaktır.

Doktor Hatası (Malpraktis) Tazminat Davası Nedir? Erzincan Avukat Nedir?


Sonuç;


Doktorların, diğer sağlık personelinin ve hastanelerin hata veya ihmalleri sebebiyle tedavi için başvuran hastalar veya hastanın ölümüne sebebiyet verilmesi halinde hasta yakınları, uğradıkları zararların ödenmesini maddi ve manevi tazminat davalarıyla talep edebilirler. Fakat, davaların hangi sebeplere dayanarak, hangi mahkemelerde ve ne zaman açılacağı konusundaki bilgisizlik ve yanlış bilgiler sebebiyle açılan davalarda mağduriyetler yaşanabilmektedir.

Tıp hukuku alanında malpraktis nedeniyle açılan tazminat davaları uzmanlık gerektiren davalardır. Bu türden bir hukuki sorunla karşılaşmanız halinde alanında uzman avukatlardan hukuki yardım alabilirsiniz.

EMSAL KARAR


DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ GENEL KURULU

E. 2004/721, K. 2007/2030 ,T. 18.10.2007;

KARAR: Dava; davacıların kızı .. .’un SSK Ankara Doğumevinde gerçekleşen doğumu esnasında sağ köprücük kemiğinin kırılması nedeniyle sağ kolunu kullanamadığından ve tedavisinin sürdüğünden bahisle, .. .’a 1.000.000.000 lira, anne .. .’a 500.000.000 lira manevi, baba .. .’a 500.000.000 lira manevi, 300.000.000.- lira maddi olmak üzere toplam 2.300.000.000 lira tazminatın olay tarihinden itibaren yürütülecek faiziyle ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

Kural olarak, idarelerin, yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin kusurlu işletilmesi nedeniyle ortaya çıkan zararları tazminle sorumlu oldukları idare hukukunun bilinen ilkelerindendir.

Halkın sağlık hizmetlerini yürütmekle görevli olan davalı idare; hastanelerde yapılacak tedavilerin ve cerrahi müdahalelerin tıbbi esaslara uygun biçimde, hizmetin gerektirdiği yeterliliğe sahip personelle ve gerekli dikkat ve özenin gösterilmesi suretiyle yapılmasını sağlamakla yükümlüdür.

Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi ağır hizmet kusuru niteliğinde olup; idarenin tazmin sorumluluğunu doğurur. Görüldüğü gibi, sağlık hizmetleri hizmetten yararlananın kişisel özelliklerine ve hizmetin yürütülmesine bağlı olarak önceden öngörülemeyen belirli bir tehlikeyi içerdiğinden, idarenin tazmin sorumluluğu için kural olarak idarenin ağır hizmet kusurunun bulunması ve zararla, yürütülen sağlık hizmeti arasında nedensellik bağı bulunması gerekmektedir.

Bu durumda, idarenin tazmin yükümlülüğü açısından ağır hizmet kusurunun bulunup bulunmadığı hususunun adalet işlerinde bilirkişilik görevi yapmak üzere kurulan Adli Tıp Kurumu aracılığıyla, ağır hizmet kusurunun yukarıda belirtilen kapsamı da dikkate alınmak suretiyle, dosya üzerinden yaptırılacak inceleme sonucu saptandıktan sonra, davacıların kızının kolunda oluşan fonksiyon kaybının, davalı idarece yürütülen sağlık hizmetinin kusurlu işletilmesinden kaynaklanıp kaynaklanmadığının belirlenmesi ve buna göre karar verilmesi gerekirken, İdare Mahkemesinin eksik inceleme sonucu istemin kabulü yolunda verdiği ısrar kararında hukuki isabet görülmemiştir.

Daha fazla makale için tıklayınız.

Tensip Zaptı Nedir?

Reddi Miras Nedir?

Vasilik Nedir? Vasi Tayini Nedir?

Yorum yapın