İtirazın İptali Davası Nedir?

//

Av.Haşim KARTAL

İtirazın İptali Davası Nedir?

İlamsız bir icra takibinde borçlu, kendisine tebliğ edilen ödeme emrine yedi gün içerisinde itiraz edebilir. Usulüne uygun yapılan itiraz ile takip durur. Takibin devam edebilmesi için alacaklı tarafından itirazın iptali davası açılabilir. İcra İflas Kanunu’nun madde 68/a’da sayılan belgelere sahip olan alacaklı tarafından itirazın kaldırılması yolunu kullanabilir.

İtirazın iptali davası, borçlunun itirazıyla duran ilamsız icra takibinin devamının sağlanması için alacaklı tarafından takibe itiraz eden borçluya karşı açılan bir davadır. Davanın kabulü halinde, borçlunun yapmış olduğu itiraz iptal edilecek ve takip işlemleri kaldığı yerden devam edebilecektir.

Alacaklının elinde İcra ve İflas Kanunu 68 ve 68/a maddelerinde sayılan belgelerden birisi olmadığı takdirde takibe devam edebilmek için itirazın iptali yoluna başvurması zorunludur.

İtirazın iptali davası, genel hükümlere göre görülen bir davadır.

İtirazın İptali Davası Açılmasının Şartları Nelerdir?

  1. Geçerli Bir İcra Takibinin Bulunması
  2. Borçlunun Geçerli Bir İtirazının Bulunması
  3. Davanın Süresinde Açılmış Olması
  4. Hukuki Yarar
  5. Kesin Hüküm ve Derdestlik
  6. Takibi Geçersiz Kılacak Diğer Sebepler

İtirazın İptali Davası Nasıl Açılır?

İtirazın iptali davası, genel hükümlere göre açılacağından HMK hükümlerine tabidir. Davanın hangi mahkemede açılacağı ve hangi yargılama usulüne tabi olacağı HMK’ya göre belirlenecektir.

İtirazın iptali davasının konusu, borçlunun itiraz etmiş olduğu takibe konu alacaktır. Bu davada, alacaklı davacı, borçlu ise davalı konumdadır.

Davacı alacaklı, borçlunun itirazının iptal edilmesini, takibe itirazın haksız olduğuna ve borçlunun alacağı takipte ödemek zorunda olduğuna karar verilmesini ister. Ayrıca davacı alacaklı, icra inkar tazminatı da isteyebilir.

İtirazın İptali Davası İçin Arabulucuya Başvurmak Gerekli Midir?

Konusu bir miktar paranın ödenmesi olan ticari davalarda alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurma zorunluluğu bulunmaktadır.  zorunlu arabuluculuk düzenlemelerinin yürürlüğünden sonra bu konuda bazı ihtilaflar olmuşsa da artık, bir alacak, ticari uyuşmazlık içeriyor ve tarafları tacir ise, açılacak itirazın iptali davasından önce zorunlu arabuluculuk sürecine başvurulması gerektiği kabul edilmektedir.

İtirazın İptali Davasında Süre, Görevli ve Yetkili Mahkeme Neresidir?

İtiraz sonucunda takibin durdurulduğuna ilişkin kararın tebliğinden itibaren 1 yıl içerisinde alacaklı tarafından itirazın iptali davası açılabilir. Taraflar arasındaki hukuki ilişki açısından ayrıca bir hüküm bulunmaması halinde görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Yetkili mahkeme ise davalının yerleşim yeri mahkemesidir, eğer yerleşim yeri belli değil ise son yerleşim yeri mahkemesi yetkili mahkemedir.

İtirazın İptali Davasında Zamanaşımı Süresi Ne Kadardır?

İtirazın iptali davasında alacaklı, icra dosyasına yapılan söz konusu itirazın kendisine tebliğ edilmesinden itibaren bir yıl içerisinde bu davayı açabilecektir. 1 yıllık sürenin geçirilmesi halinde söz konusu icra dosyası üzerinden açılmış olan takibe devam edilemez. Bu durumda takibe devam edilemeyeceğinden alacağını tahsil etmek isteyen alacaklı ancak yetkili ve görevli mahkemede alacak davası açabilir.

i Davası Nedir? Erzincan Avukat Nedir?

İtirazın İptali Davasında Mahkeme Hangi Kararları Verir?

İtirazın iptali davasında mahkeme davanın reddi veya davanın kabulü olarak iki şekilde karar verebilir.

Davanın Kabulü

Mahkeme, alacağın varlığına ve borçlunun itirazının haksız olduğu kanaatine varır ise davanın kabulüne ve itirazın iptaline karar verir. Ayrıca koşulları varsa borçlu, icra inkar tazminatına mahkum edilir.

Davanın kabulü ile birlikte alacaklı, bu mahkeme kararını icra dairesine vererek itirazla birlikte durmuş olan takibe devam edebilir. Alacaklının takibe devam edebilmesi ve haciz isteyebilmesi için hükmün kesinleşmesi şart değildir.

Davanın Reddi

Mahkeme, takibe konu alacağın var olmadığı kanaatine varırsa, itirazın iptali davasının reddine karar verir. Davanın reddine ilişkin hükmün kesinleşmesiyle beraber davacı alacaklının böyle alacağı olmadığı kesin olarak tespit edilmiş olur. Davacı takibine devam edemeyeceği gibi dava konusu alacak bakımından başkaca dava da açamayacaktır. Ayrıca şartları varsa, davacı alacaklı kötüniyet tazminatı ödemeye mahkum edilir.

İtirazın İptali Davasında İcra İnkar Tazminat Nedir?

İtirazın iptali davasında, borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; alacaklının talebi üzerine, davaya konu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir (İİK m.67/2). Bu tazminata icra inkar tazminatı denilmektedir.

İcra inkar tazminatı, borçlunun haksız olarak takibe itiraz etmesinin önüne geçilmesi amacıyla düzenlenmiştir. Zira diğer türlü borçlu haksız olsa dahi takibe itiraz etmekten çekinmeyecek ve alacaklının alacağına daha geç ulaşmasına neden olacaktır

İtirazın İptali Davasında Emsal Karar;

Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin T. 6.12.2017 E. 2016/14890 K. 2017/7766 sayılı kararında da aynı husus vurgulanmıştır; “…Davalı vekili, davacıdan hiçbir şekilde mal alımı yapmadığını, takibe konu faturanın ve irsaliyedeki imzaların sahte olduğunu, bununla ilgili soruşturmanın devam ettiğini, aynı faturaya dayanarak daha evvel … 8.İcra Müdürlüğü’nün 2011-4052 esas sayılı dosyası ile de takip yapıldığını ve bunun itiraz ile durdurulduğunu, fakat alacaklı tarafından hiçbir işlem yapılmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, yapılan yargılama sonucunda, davalının faturayı 2010 yılı Temmuz ayına ait BA formunda beyan edip kayıtlarına intikal ettirdiği, davacının da BS formu ve KDV beyannamesinde bildirdiği, bu durumda faturaya konu mal ve hizmetinin davalı tarafından alındığının kabulünün gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.

İtirazın iptali davası icra takibi ile sıkı sıkıya bağlıdır. İtirazın iptali davasının dava şartlarından birisi geçerli bir icra takibinin mevcut olmasıdır. Alacaklı davacı itiraz üzerine 13/06/2011 tarihinde duran takibe karşı herhangi bir girişimde bulunmadan 27/12/2012 tarihinde Adana 3. İcra Müdürlüğünün 2012/12987 Sayılı takibini başlatmış ve itiraz üzerinde görülmekte olan itirazın iptali davasını açmıştır. Yukarıda açıklanan yasa hükmü ve ilk takibe karşı dava açılmadığı gözetildiğinde mükerrer takip bulunması dava şartı olduğundan davanın reddi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.”

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi T. 7.7.2004 E. 2004/13619 K. 2004/17917 sayılı kararında; ÖZET : Takip konusu alacakla ilgili daha önce icra takibi yapıldığı ve itirazla takibin durduğu dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Alacaklı itirazın kaldırılması yoluyla takibe devam etme imkanı olmasına rağmen aynı alacakla ilgili ikinci kez icra takibine geçmiştir. İlk takipten feragat edilmeksizin mükerrer şekilde yapılan takibin iptali gerekir. 

KARAR : İcra takibine konu aynı alacakla ilgili alacaklının Avanos İcra Müdürlüğü’nün 2003/574 sayılı dosyasında icra takibi yaptığı, borçluya 152 nolu icra emrinin tebliği üzerine itirazla İcra takibinin durduğu anlaşılmaktadır. Alacaklının sözü edilen takip için itirazın kaldırılmasını talep etmek suretiyle takibin devamını sağlaması mümkün iken, aynı alacak için ilk takipten feragat edilmeksizin bu kez mükerrer şekilde örnek 151 nolu icra emri göndererek İcra takibi yapması yerinde olmadığından mahkemece borçlu şikayetinin anılan nedenle kabulüne karar vermek gerekirken yazılı gerekçeyle reddine karar verilmesi isabetsizdir. SONUÇ : Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İ.İ.K. 366. ve H.U.M.K. 428 maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 07.07.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.”

Konuya süre yönünden bakıldığında da; ilamsız icra takibine itiraz üzerine alacaklı, itiraz dilekçesinin tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davası açmadığı takdirde, yaptığı ilamsız takip düşer (YAVUZ, s.169). Bilimsel öğretide savunulan bir görüşe göre de (Çağa: Tahir) itirazın iptali davası süresi geçtikten sonra açılırsa, reddedilmelidir (YAVUZ, s.170). Bu husus Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 31.5.1985; 3035/3414 sayılı kararında da vurgulanmıştır; “…Bir yılın geçip geçmediğini yargıç re’sen araştıracak ve bu süreden sonra açılmış itirazın iptali davası, süre geçmiş olması nedeniyle reddedilecektir. Süre geçtikten sonra açılmış itirazın iptali davasının HUMK.74.maddesine aykırı olarak, tahsil davası olarak kabul ve rüyeti mümkün değildir.” (YAVUZ, s.170).

İtirazın iptali davalarında takip dayanağı belge açısından konuya bakıldığında ise; uygulamada en çok faturaya dayalı takip başlatıldığı görülmektedir. Ancak faturanın itirazın iptali davasına konu takip dayanağı olabilmesi için TTK ve VUK kapsamında bazı zorunlu unsurları taşıması gerekir. Vergi mevzuatı ve uygulamasında, faturanın şekli ve kapsamı VUK.m.230 hükmünde düzenlenmiştir. VUK’nda yer alan hükümler yalnız vergi hukuku bakımından değil, dolaylı olarak, özel hukuk bakımından, özellikle muhasebe hukuku yönünden önemlidir ve Ticaret Kanununun bu alandaki boşluklarını da tamamlamaktadır.

VUK.m.230 hükmüne göre; “Faturada en az aşağıdaki bilgiler bulunur: 3.Müşterinin adı, ticaret ünvanı, adresi, varsa vergi dairesi ve hesap numarası…” Görüldüğü gibi VUK.m.230 hükmü, faturanın şeklini düzenlerken, Ticaret Kanununa göre faturada bulunması zorunlu kayıtları da açıkça belirtmiştir. (Prof.Dr. Oğuz Kürşat Ünal, Fatura ve Teyit Mektubu, 5.Baskı, ANKARA 2013, s.104-105.). VUK.m.230 hükmünde belirtilmiş olan hususlardan birinin eksik olması halinde, düzenlenen belgenin VUK.bakımından fatura olarak nitelendirilmesi mümkün görülmemektedir. (ÜNAL, s.106.). Bu konuda Danıştay 4.Dairesinin 1972/2952 E., 1973/3384 K. sayılı kararında; “…Fatura ve diğer tevsik unsuru belgelerin Kanunun öngördüğü şekilde düzenlenmemesi, diğer bir ifadeyle, gerekli bilgileri ihtiva etmemesi, bunların hiç düzenlenmemiş olması hükmündedir.” (Ünal, s.106.).

Yargıtay uygulaması ve doktrinde ifade edildiği üzere fatura tek başına bir akit olmayıp akdin ifasını gösteren bir belge niteliğindedir. Faturaya dayalı bir borcun varlığı herşeyden önce muteber bir temel borç ilişkisinin varlığı şartına bağlıdır. Faturayı tanzim eden ve alan kimse arasında böyle bir temel borç ilişkisinin bulunmadığı hallerde faturanın hukuki bir sonuç doğurması da söz konusu değildir. Bu nedenle faturada yazılı bedelin taraflar arasında yazılı bir sözleşme olmadığı sürece teamül haline geldiği de düşünülemez. Yargıtay uygulaması ve doktrinde de aynı görüş hakimdir;

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1978/11-1147 Esas, 1980/1418 Karar sayılı kararında da; “…faturanın, onu teslim alan muhatabı borç altına sokabilmesi için her şeyden evvel borç doğurucu bir hukuki ilişkinin mevcudiyeti ve faturanın da bu ilişki nedeni ile düzenlenmiş olması gerekir. Borç münasebeti olmaksızın düzenlenen ve muhatap tarafından her nasılsa teslim alınan FATURAYA SEKİZ GÜNDE İTİRAZ EDİLMEMİŞ OLMASININ ONU BORÇ ALTINA SOKACAĞI ŞEKLİNDEKİ BİR GÖRÜŞ MANTIKİ VE HUKUKSAL DAYANAKTAN YOKSUN OLUR. O halde öncelikle taraflar arasında böyle bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının gözönünde tutulması zorunludur.”

Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 1986/5016 Esas, 5415 K. sayılı kararında da; “…Akdi ilişki kanıtlanmadığı sürece davacının davalı adına fatura düzenlemesi ve ticari defterlerine göre bu faturalar nedeniyle alacaklı gözükmesinin davalıyı bağlayıcı bir yanı yoktur.”

Yargıtay 19. HD., 2016/8770 E., 2016/15665 K. Birleşen dava yönünden; birleşen davanın temelini oluşturan icra takibinde davalı …’e ödeme emri 21/05/2013 tarihinde tebliğ edilmiş olup, adı geçen tarafından 25/07/2013 tarihinde takibe itiraz edilmiştir. Görüldüğü gibi itiraz 7 günlük itiraz süresi geçtikten sonra yapılmış olduğundan takip bu kişi yönünden kesinleşmiştir. Nitekim İcra Dairesince de itirazın reddine karar verilmiştir. Kesinleşen takibe karşı itirazın iptali davası açılamaz. Zira böyle bir durumda alacaklının hukuki yararı bulunmamaktadır. Hukuki yarar 6100 sayılı HMK’nın 114. maddesindeki dava şartları arasında sayılmış olup aynı kanunun 115. maddesine göre mahkeme dava şartlarını yargılamanın her aşamasında gözetmek zorundadır. Bu itibarla birleşen davanın dava şartı yokluğundan usulden reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir…’

Yargıtay 13. HD., 2012/25379 E., 2013/1812 K. ‘…Davacı banka, bu itirazın iptali davasını açarken asıl alacak miktarına da itiraz edilmiş gibi asıl alacak ve işlemiş faiz toplamı üzerinden harç yatırmıştır. Davalı sadece faize itiraz etmiştir. Dolayısıyla davacının asıl alacak yönünden dava açmakta hukuki yararı bulunmamaktadır. Asıl alacak yönünden hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken ve sadece faiz yönünden hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir…’

İtirazın iptali davası açılabilmesi için genel haciz yoluyla yetkili icra dairesinde geçerli bir takibin yapılmış olması şarttır. Borçlu tarafından yetkiye de itiraz edilmiş ise yetkili icra dairesinde borçluya ödeme emrinin tebliğ edilmiş olması gerekir aksi halde davalı aleyhine geçerli bir ilamsız takip yapılmadığından itirazın iptali davası açılamaz.

Daha fazla makale için tıklayınız.

Tensip Zaptı Nedir?

Adli Tatil Nedir? Adli Tatil Ne Zaman Başlar ve Biter?

İstinaf ve Temyiz Süreci Nedir?

“İtirazın İptali Davası Nedir?” üzerine bir yorum

Yorum yapın