Vergi Zıyaı Cezasına İtiraz Ve İptal Davası Nedir?
Vergi Usul Kanunu’nun 341. Maddesinde tanımlanan vergi ziyaı, mükellefin veya sorumlunun vergilendirme ile ilgili ödevlerini zamanında yerine getirmemesi veya eksik yerine getirmesi yüzünden, verginin zamanında tahakkuk ettirilmemesini veya eksik tahakkuk ettirilmesini ifade eder. Vergi ziyaı nedeniyle vergi mükelleflerine vergi idarelerince idari para cezası kesilir.
Şahsi, medeni haller veya aile durumu hakkında gerçeğe aykırı beyanlar ile veya sair suretlerle verginin noksan tahakkuk ettirilmesine veya haksız yere geri verilmesine sebebiyet vermek de vergi ziyaı hükmündedir.
Vergi Ceza İhbarnamesi Nedir?
Vergi cezasına itiraz edilmesi düşünülüyorsa bu ihbarnamenin tebliğ koşullarına uygun bir şekilde tebliğ edilip edilmediğinin incelenmesi gerekmektedir. Vergi ceza ihbarnamesi tebliğ edilecek olan kişi vergi mükellefi olan kişidir. Fakat bunun yanı sıra kanuni temsilci ya da varsa vekillere de vergi ceza ihbarnamesinin tebliği mümkündür.
Eğer bir tüzel kişiliğe vergi ceza ihbarnamesi tebliğ edilecekse, tebligatın başkan, müdür ya da kanuni temsilcilere yapılması uygundur. Fakat eğer tüzel kişiliği olmayan bir kuruma tebligat yapılacaksa bu durumda kurumu idare eden kişilere ya da kurum temsilcilerine tebligatın gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Vergi ceza ihbarnamesinin mükellef dışında bir kimseye tebliği ya da yetkili olmayan kimseye tebliği vergi cezasına itiraz konusunda önem taşıyacaktır.
Vergi ceza ihbarnamesi kişinin bilinen son adresine tebliğ edilmelidir. Aynı zamanda bu ihbarnamede yer alan bilgilere de dikkat edilmesi gerekmektedir. Mükellefin adı, verginin matrahı, tanzim tarihi gibi hususlar, ihbarnamede bulunacak olup bunlar vergi cezasına itiraz edilmesi halinde mahkeme tarafından dikkate alınacaktır. itiraz gerçekleşip dava açıldığı takdirde dava sürecinde mahkeme, itirazın içeriğini incelemeden bu unsurlarda bir sakatlık olması halinde davayı karara bağlayabilir.
Vergi Ceza İhbarnamesinde Bulunması Gerekenler Nedir?
Vergi ihbarnamesi Vergi Usul Kanunu’nun 35. Maddesindeki koşulları sağlayacak şekilde düzenlenmelidir.
1.İhbarnamenin sıra numarası
2.İhbarnamenin tanzim tarihi
3.Verginin nev’i
4. Mükellefin adı – soyadı (tüzel kişilerde unvan)
5. Mükellefin açık adresi
6. Vergilendirme dönemi
7. Verginin matrahı
8.Verginin hesabı
9. Verginin miktarı
10. Kısa ve açık bir ifade ile ikmalen veya re’sen vergi tarhını gösteren sebepler
11. Vergi mahkemesinde dava açma süresi
12. Vergi mahkemesinde dava açma şekli
İkmalen ve re’sen tarh edilen vergiler “İhbarname” ile ilgililere tebliğ olunur. Türü ve kaynağı farklı olan vergiler için ayrı ayrı ihbarname düzenlenmelidir. Takdir komisyonunun kararı üzerine tarh edilen vergilerde kararın ve re’sen takdiri gerektiren inceleme raporunun birer sureti ihbarnameye eklenir.
Vergi/Ceza İhbarnamesine Karşı Mükellef Hangi Yollara Başvurulabilir?
Vergi ihbarnamesine muhatap olan kişi idari ya da adli yollara başvurabilir.
İdari Başvuru Yolları:
– Vergi işleminde bir hata olduğu düşünülüyorsa vergi hatasının düzeltilmesi için başvuruda bulunulabilir. Bu hata halleri; ihbarname kesilen kişide hata, mükellefiyette hata, vergi konusunda hata, vergi değerinde veya miktarında hata, mükerrer vergilendirme olarak ifade edilebilir.
– Mükellefler Vergi/Ceza İhbarnamesinin tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde uzlaşma komisyonuna başvurarak vergi için uzlaşma talebinde bulunabilirler.
Uzlaşma, vergi ve vergi ziyaı cezasının tutarı konusunda pazarlık edilmesi suretiyle indirim sağlanması anlamına gelmektedir.
Tarhiyat öncesi uzlaşmanın temin edilememiş veya uzlaşma müzakeresinde uzlaşmaya varılamamış olması halinde, mükellef tarhiyat sonrası uzlaşma talebinde bulunamaz. (213 sayılı V.U.K. Ek Madde 11)
Uzlaşma sonucunda, uzlaşmanın sağlanamaması halinde, 15 gün içerisinde vergi yargısına başvurularak vergi davası açılması mümkündür.
Vergi Usul Kanunu 359. madde uyarınca düzenlenen vergi kaçakçılığı suçu kapsamında olan vergi aslı ve vergi ziyaı cezaları için uzlaşmaya gidilemez.
Uzlaşma sağlanması halinde, uzlaşma konusunda hiçbir mercie şikâyet edilemez, vergi davası açılamaz. (Vergi hataları hariç) Uzlaşma komisyon kararı kesindir.
Uzlaşmaya varılması halinde üzerinde uzlaşılan vergi ve cezaların (30) gün içerisinde ödenmesi gerekir. Bu yükümlülük yerine getirilmediği takdirde uzlaşma komisyon kararı bozulmaz. Ancak vadeden sonra gecikme zammı işler.
– Vergi aslı ve cezası için dava açma yoluna gidilmeyecekse, Vergi Usul Kanunu’nun 376. maddesi uyarınca, verginin ve cezanın ödeneceği belirten bir dilekçe verilerek vergi ziyaı cezası hakkında, yarı oranında indirim istenebilir. Ancak indirimden yararlanabilmek için, vergi aslı ile indirimden sonraki cezanın 30 (otuz) gün içerisinde ödenmesi gerekir.
Adli Başvuru Yolu:
Kendisine vergi/ceza ihbarnamesi tebliğ edilen kişi, yukarıdaki idari çözüm yollarına başvurmak yerine konuyu yargıya da taşıyabilir. Vergi aslı ve cezasının tamamının veya bir kısmının iptali talebiyle dava açılabilir.
Vergi/ceza ihbarnamelerine karşı dava açma süresi, ihbarnamenin tebliğinden itibaren 30 (otuz) gündür.
Sürenin hesabında, tatil günleri sürelere dahil edilir. Ancak, sürenin son günü tatil gününe rastlarsa süre, tatil gününü izleyen çalışma gününün bitimine kadar uzar. Bu sürenin çalışmaya ara verme günlerinde (1 Ağustos – 4 Eylül) bitmesi halinde ara verme süresinin sona erdiği günü izleyen 5 Eylül’den başlamak üzere 7 gün uzamış sayılır. (2577 sayılı IYUK Madde 7, 8, 61)
Vergi Cezasına Karşı İtiraz ve Dava Açılması İçin Şartlar Nelerdir?
Vergi cezasına itiraz edilebilmesi için V.U.K madde 358 uyarınca bazı koşullar mevcuttur. Bunlar;
1. Verginin Tarh Edilmesi,(Vergi alacağının ilgili oranlar üzerinden hesaplanarak miktarının belirlenmesi)
2. Vergi Cezasının Kesilmiş Olması,
3. Tadilat ve Takdir Komisyonlarınca kararlarının tebliğ edilmiş olması,
4. Tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin yapılmış ve ödemeyi yapan tarafından verginin kesilmiş olması,
Bu koşullar yerine getirilmek kaydı ile vergi cezasının tebliğinden itibaren İdari Yargılama Usulü Kanunu madde 7 uyarınca vergi mahkemesinde dava açma süresi 30 gündür.
Vergi Cezasına Nasıl İtiraz Edilir?
Vergi cezasına itiraz, hukukumuz açısından mümkün olsa da bunun ancak belirli koşulların varlığı halinde gerçekleşmesi mümkündür. Vergi cezasına itiraz edilebilmesi için ilk koşul, cezanın vergi mükellefine tebliğ edilmiş olmasıdır. Tebligatı henüz yapılmamış bir cezaya karşı itirazda bulunmak mümkün değildir. Vergi ceza ihbarnamesi mükellefe ulaştıktan sonra eğer konu, uzlaşma kapsamında değerlendirilebilecek bir durum ise 30 gün içerisinde mükellefin uzlaşma talebinde bulunması mümkündür.
Uzlaşma talep edilebilecek bir konu değil ise ya da mükellef, uzlaşma istemiyorsa bu durumda 30 günlük süre içerisinde İYUK’ta belirtildiği üzere vergi cezasına itiraz için Vergi Mahkemesi’nde dava açılması mümkündür. Fakat eğer uzlaşma komisyonuna gidilmiş ve buna rağmen uzlaşma gerçekleşmemişse bu durumda 30 günlük dava açma süresi, uzlaşmama kararının verilmesinden sonra işlemeye başlayacaktır.
Vergi Borcuna İtiraz Kaç Gün İçerisinde Nereye ve Nasıl Yapılır ?
Vergi borcuna ve vergi cezasına itiraz 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 58.maddesinde belirtildiği üzere; “Kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahıs, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde alacaklı tahsil dairesine ait itiraz işlerine bakan vergi itiraz komisyonu nezdinde itirazda bulunabilir.” Denmektedir.
Ödeme emri tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde borcunun olmadığı veya borcunu kısmen ödediğini veya borcun zamanaşımına uğradığı iddiasıyla vergi borcunun iptali davası mükellefin bağlı olduğu yer vergi dairesinde açılmalıdır. Ayrıca ilgili davanın borcun tamamına açılması gerekmez , dilendiği takdirde borcun kısmi tutarınca da dava açılabilir.
Vergi Ceza İhbarnamelerine Karşı Yürütmenin Durdurulması Nedir?
Yürütmenin durdurulması kararı ile idari işlemin yürütülmesi ikame edilen davanın sonuna kadar durur ve dava konusu idari işlemin tüm hukuki sonuçlarını askıya alır. Yürütmenin durdurulması kararı ile asıl amaç ilgililerin mağdur olmalarını engellemektir. Vergi mahkemelerinde, vergi uyuşmazlıklarından doğan davaların açılması, tarh edilen vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümlerin ve bunların zam ve cezalarının dava konusu edilen bölümünün tahsil işlemlerini durdurur.
Vergi Borcunda Zamanaşımı Süresi Ne Kadardır?
Vergi ziyaı cezasının bağlı olduğu vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın birinci gününden başlayarak beş yıl geçtikten sonra vergi ziyası cezası kesilemez. Ceza, zamanaşımına uğramaktadır.
Ancak vergi ziyaı cezası ile usulsüzlüğün birleşmesi halinde kesilecek ceza, vergi ziyaı cezası için belli edilen zamanaşımı süresi içinde kesilir. “Bu süreler içinde ceza ihbarnamesi tebliğ edilmekle zamanaşımı kesilmiş olur.“
Emsal Karar Örneği
Danıştay 4. Daire Başkanlığı’nın 2021/9150 Esas, 2022/350 Karar sayılı kararında; “Gayrimenkul Satışlarında Gelir Vergisine Yönelik İptal Davası”
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 3. maddesinin (B) bendinde, vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu, 134. maddesinde ise, vergi incelemesinden maksadın, ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak tespit etmek ve sağlamak olduğu hükümlerine yer verilmiştir.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 37/1. maddesinde, her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançların gelir vergisi yönünden ticari kazanç olduğu hükmüne yer verildikten sonra, bu Kanunun uygulanması açısından ticari kazanç sayılacak faaliyetler yedi bent halinde sayılarak hangi tür faaliyetlerin ticari kazanç sayılacağındaki tereddütler bertaraf edilmiştir. Bu kapsamda 37/4.maddesinde de, gayrimenkullerin alım, satım ve inşa işleriyle devamlı olarak uğraşanların bu işlerinden elde ettikleri kazancın ticari kazanç hükümleri çerçevesinde değerlendirileceği hükmüne yer verilmiş olup, buna göre, işlem sayısındaki çokluk ve işlemdeki istikrar, yapılan faaliyetin ticari mahiyette sayılması için yeterli görülmüştür.
Oysa ki, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 42. maddesinde ise, birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat (dekapaj işleri de inşaat işi sayılır) ve onarma işlerinde kâr veya zararın işin bittiği yıl kati olarak tespit edileceği ve tamamı o yılın geliri sayılarak, mezkûr yıl beyannamesinde gösterileceği, mükelleflerin bu madde kapsamına giren hallerde her inşaat ve onarım işinin hasılat ve giderlerini ayrı bir defterde veya tutmakta oldukları defterlerin ayrı sayfalarında göstermeye ve düzenleyecekleri beyannameleri işlerin ikmal edildiği takvim yılını takip eden yılın Mart ayının başından yirmibeşinci günü akşamına kadar vermeye mecbur oldukları hükmüne yer verilmiştir.
Yukarıda belirtilen mevzuat hükümleri uyarınca, bir işin yıllara yaygın inşaat ve onarım işi olarak kabul edilebilmesi için üç temel koşul olan işin mahiyeti nedeniyle faaliyet konusunun inşaat ve onarım işi olması, işin belirli bir taahhüde bağlı olarak yapılması ve inşaat ve onarım işinin yıllara yaygın iş olması halinin bir arada bulunması gerekmekte olup, birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat ve onarma işlerinde kazancın tespit esasları özel olarak düzenlenmiş, diğer faaliyetlerin aksine kazancın yıllık olarak değil, işin sonunda tespit edileceği belirtilmiştir.
Bir kimsenin satmak üzere kendi nam ve hesabına yaptığı özel inşaat dolayısıyla alıcıdan tahsil ettiği bedel, istihkak bedeli değil, satış bedeli olup, Gelir Vergisi Kanunu’nun 42. maddesi kapsamında değerlendirilmesi düşünülemez. Satışın arsa payı üzerinden yapılıp, inşaatın alıcı ile akdedilen sözleşmeye göre tasarlanması da bu durumu değiştirmez. Özel inşaatlar hangi şartlarda yürütülürse yürütülsün, fiilen yapılan iş, inşa edilen dairelerin satışından ibaret olup, bu tür inşaatların herhangi bir kıymet imali ve satışından farkı bulunmadığından, kazanç tespitinin yıllık olarak ve maliyetle satış bedelinin karşılaştırılması suretiyle kazancın dönemselliği ilkesine göre beyan edilmesi gerekmektedir.
Davacı ile arsa sahibi … hakkında düzenlenen vergi tekniği raporlarında; alıcı ifadeleri ile taşınmazların satış tutarı fiili teslim tarihleri, sayısı tespit edilmiş, ayrıca alıcıların MERNİS adreslerinin yanısıra elektrik, su, doğalgaz abonelikleri ile gayrimenkullerin fiilen alıcıların tasarrufuna geçtiği hususu belirlenmiş, davacıya bilinen son adresinde ulaşılamaması, defter ve belge ibrazı yazısının tebliğ edilememesi ve aksi yönde ispat külfeti kendisine ait olan davacı tarafından maliyetlere yönelik olarak herhangi bir bilgi ve belge sunulamaması nedeniyle alıcı ifadelerinde belirtilen taşınmaz alış bedellerinin dolayısıyla davacı satış tutarı toplam tutarının Danıştay yerleşik kararları doğrultusunda %20 kârlılık oranı hesabıyla davacının resen tarhiyata konu matrah farkı tespit edilmiştir.
Anılan rapora istinaden ilgili yıl gelir vergisi beyannamesinin yeniden düzenlenmesi neticesinde dava konusu vergi ziyaı cezalı gelir vergisi tarh edilmesi üzerine de bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Olayda, davacının arsa sahibi ile yapılan sözleşme uyarınca, daire ve dükkanların bir bölümünü kat karşılığında arsa sahiplerine teslim etmesi, kalan bölümlerini ise kendi nam ve hesabına satması nedeniyle, söz konusu inşaatların özel inşaat niteliğinde olduğu açık olduğu ve taraflar arasında bu konuda herhangi bir ihtilaf bulunmadığı görülmektedir. Bu nedenle yapımının bir yılı aşması nedeniyle inşaatın Gelir Vergisi Kanununun 42. maddesi kapsamında olduğundan da söz etme imkanı bulunmamaktadır.
Bu durumda davacı tarafından, 2010 yılında gayrimenkul satışlarına ilişkin fatura düzenlenmemesi ve şirket kazancının tespitinde bu hasılatın dikkate alınmayarak 2010 yılı gelir vergisinin beyan edilmemesinin Gelir Vergisi Kanununun yukarıda bahsedilen amir hükmüne aykırılık teşkil ettiği, vergi ziyaına sebebiyet verildiği dolayısıyla dava konusu vergi ziyaı cezalı tarhiyatta hukuka aykırılık bulunmadığından belirtilen gerekçe ile verilen Vergi Dava Dairesi kararında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Daha fazla makale için tıklayınız.
Konkordato Nedir ve Nasıl İlan Edilir? Süreç Nasıldır?